Modern Tıbbın Gelişim Aşamaları
Modern tıp ya da bilinen şekliyle tıp, 18. yüzyılda Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu sırada, Batı Avrupa ve Amerika’da ekonomik faaliyetlerde hızlı bir büyüme kaydedilmiştir. 19. yüzyılda ekonomik ve endüstriyel büyüme gelişmeye devam etmiş ve insanlar birçok bilimsel keşif ve icatlar yapmışlardır. Bilim adamları, hastalıkları tanımlama, önleme, bakteri ve virüslerin nasıl işlev gördüğünü anlamada hızlı ilerlemeler kaydetmiştir. Fakat bulaşıcı hastalıkların tedavisi konusunda yol kat etmek için çok daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.
Modern Tıbbın Gelişim AşamalarıBulaşıcı Hastalıklar
Viktorya dönemi çalışanları yeni sorunlara ve hastalıklara maruz kalmıştır. 19. yüzyılda, yaşama ve çalışma biçimleri çarpıcı biçimde değişmiştir. Bu değişiklikler, bulaşıcı hastalık riskini ve diğer koşulları etkilemiştir. Bu yaşama biçimi aşağıdaki gibidir:
• Endüstri: Daha fazla üretim süreci makineleştikçe, işle ilgili çeşitli hastalıklar daha yaygın hale gelmiştir. Bunlar arasında, genellikle maç endüstrisinde fosforla çalışan insanları etkileyen bir tür çene nekrozu olan akciğer hastalığı, dermatit ve fosforlu çene bulunmaktadır.
• Kentsel yayılma: Şehirler hızla genişlemeye başlamış, sonuç olarak tifüs ve kolera gibi bazı sağlık sorunları daha yaygın hale gelmiştir.
• Seyahat: İnsanlar dünyanın çeşitli yerlerinde seyahat ederken yanlarında sarı humma da dahil olmak üzere çeşitli hastalıkları taşımışlardır.
Bu arada, o dönemdeki bilimsel gelişmeler yeni tedavileri mümkün kılmaya başlamıştır ve bunlar aşağıdaki gibidir:
• Bilimsel buluşlar: Mikroplar üzerine olan teoriler ortaya çıktıkça, bilim adamları enfeksiyonun önlenmesinde ve yaraların tedavisinde hijyen ve antisepsi üzerine olan ilkeleri test etmeye ve kanıtlamaya başlamışlardır. Yeni buluşlar, kalbin zaman içindeki elektriksel aktivitesini kaydeden elektrokardiyografı içermiştir.
• İletişim: Posta hizmetleri ve diğer iletişimler geliştikçe tıbbi bilgi hızla yayılmıştır.
• Siyasi değişiklikler: Demokrasi, insanların sağlığı bir insan hakkı olarak talep etmesine yol açmıştır.
19. ve 20. yüzyıllarda enfeksiyon kontrolünde çığır açan gelişmeler görülmüştür. 19. yüzyılın sonunda ölümlerin yüzde 30’u enfeksiyondan kaynaklanmıştır ve 20. yüzyılın sonunda bu rakam yüzde 4’ün altına düşmüştür.
Louis Pasteur
Fransa’dan bir kimyager ve mikrobiyolog olan Louis Pasteur (1822-1895), tıbbi mikrobiyolojinin kurucularından biridir. Lille Üniversitesi’nde kimya profesörü olarak, kendisi ve ekibinin görevi yerel endüstrileri etkileyen bazı sorunlara çözüm bulmaktır. Pasteur, bakterilerin şarabın, biranın ve sütün ekşimesine neden olduğunu göstermiştir. Bir sıvıyı kaynatıp soğutmanın bakterileri yok edeceğini açıklamıştır. Louis Pasteur ve Claude Bernard (1813–1878) ile birlikte sıvıların pastörize edilmesi için bir teknik geliştirmiştir. Claude Bernard, bilimsel gözlemleri daha objektif hale getirmek için kör deneylerin kullanılmasını öneren ilk bilim adamı olmuştur. Daha sonra Fransa’nın güneyindeki ipek endüstrisindeki ipekböcekleri arasında bir salgını araştırdıktan sonra Pasteur, parazitlerin neden olduğunu belirlemiştir. Yalnızca sağlıklı ve paraziti olmayan ipekböceği yumurtalarının kullanılmasını tavsiye etmiştir. Bu eylem salgını çözmüş ve ipek endüstrisi iyileşmiştir.
Pasteur, patojenlerin vücuda dışarıdan saldırdığından emin olmuştur ve bu, hastalığın mikrop teorisidir. Bununla birlikte, birçok bilim adamı mikroskobik varlıkların insanlara ve diğer nispeten büyük türlere zarar verebileceğine ve hatta öldürebileceğine inanmamışlardır. Pasteur, çevreden mikroplar vücuda girdiğinde tüberküloz (TB), kolera, şarbon ve çiçek hastalığı gibi birçok hastalığın ortaya çıktığını söylemiştir. Aşıların bu tür hastalıkları önleyebileceğine inanmış ve kuduz için bir aşı geliştirmeye devam etmiştir.